içerde iyi bakılsın diye gardiyanlara su gibi para akıtıldığını duymuştum

"dışardaki en kötü gününü bile özlüyorsun içerde" demişti arkadaşım. gerisini sen düşün.. hele bu aralar hiç girilmemeli cezaevine bir ranza da 3 kişi yatıyormuş kalabalıktan. girmeyi mi düşünüyorsun?

yakın bir arkadaşım kaldı bir üsre. askerlikten bir farkı olmadığını hatta daha rahat bile sayılabileceğini söylemişti. iki kere ziyarete gittim her görüştüğümüzde gayet neşesi yerindeydi. kumar - hırsızlığı önlemek için kantine adınıza para yatırılıyor ve harcamalarınız bakiyeden düşüyormuş. belirli dönemlerde bakiye yüklemesi yapılıyor ve belirli bir üst limiti vardı. hafif suçluların kaldığı koğuşta (hırsızlık-nitelikli sahtecilik-adam yaralama vb.) olduğundan dolayı hır - gür olmuyormuş pek. evli ve çocuğu olduğu için de koğuşta getir -götür-temizlik işlerini yaşı daha genç çocuklara vermişler (normalde son gelen yapıyormuş) bu anlattıklarım ümraniye cezaevi için geçerli. yatılan suçun içeriğine ve cezaevinin tipine göre mutlaka çok büyük farklılıklar vardır.

iceri girdigin suca gore assolistlige kadar yukeselebilme sansinin oldugu yerler.

bir koli yiyecek içecek götürüyorsun. goruşe gidilince yarım kilo mandalina geldi deniyor. gotuduğun tüm yiyecekler aynı bıçakla kontrol ediliyor. şöyleki asker kesiyor eti bıçkla içinde bişi varmmı die bakmak için sora aynı bıçağı sokuyor nutellanın içine sonra yağın içine sonra ne varsa artık.
açık goruşlerde damgalanıyorsun.
1.dereceden akraba değilsen gorusemiyorsun.
içerde duruma gore işkence goruyorsun.

gerçekten önemliyse ve bilmeye ihiyacın varsa [email protected]

(bkz: çay benim çeşme benim)

bu ikisi aynı türkü değil, değil mi ???

muhtemelen söz konusu şeyde 50 yıllık bi zamanaşımı süresi vardır.. 49 u koyarsın adam ondan sonrası için haksız zilyet olur.. elli yıldır bende olum buu zamanaşımıyla iktisap ettim derse siktir lan ordan bir yıldır haksız zilyetsin malda dersin, postalarsın gider.. garip şeyler bunlar..

ama kamu düzenini korumak olabilir.

#9400556

Bildiğim kadarıylan 50 yıl kiralanan mülk için sahiplik hakkı doğuyor ve 50 yıl kirada oturan kişi oranın sahibi olma hakkını kazanıyor. işbu durumdan dolayı kira süresi 49 yıl.

yalan olur fikrimce...

zaman aşımı olayıda var bu tarz bürokratik işlerde

davayı açacaksanız da bosna'da (mülklerin bulunduğu yerde) açacaksınız ancak aradan (bu tip meselelerde max zaman aşımı süresi oan) 50 seneden fazla zaman geçmiş olduğu için hak talebinde bulunmanız yersiz olacaktır. bosna resmi makamları sizi ciddiye almazlar.

balkan savaşının üstünden 2 tane dünya savaşı + sevr + lozan geçti.
ben sadece olabilitesini bir yoklayın, ışık görünmüyorsa hiç kendinizi yormayın derim.
edit: benden sonra yazan arkadaşları okuyuncaq aklıma geldi.
daha öncede dediğim gibi üstünden savaşlar vs. geçti, zaman aşımı dalgası olmasa bile, hem o tapuları bulmanız imkansıza yakın, malum Türk insanının arşivciliğe pek hürmeti yoktur, hem de sırpların yugoslavya dağıldıktan sonra boşnaklara yaptıklarını düşününce, oralarda da pek kayıt kalabileceğini aklım kesmiyor.

tapuya tescilli bir mülkte zamanaşımının şartları çok ağırdır. yani hoop burası benim evimmiş diyene yeeek yaaa diyebilirsiniz.
bence işin ucunu bırakmayın.

kayınvalidemlerin de benzer durumu vardı. ellerinde osmanlıca yazı ile foçada birsuru arsa tapusu var. onlar da hak iddia etmek istediler ama 1980 de mi ne tapu kadastroya geçilmiş, hiç bir hak iddia edemiyolar. ondan önce nerdeymişler? kaynananın annesi babası eski insan işte.. üşenmişler midir allah bilir.
aynı durum degil belki ama işte zaman aşımının bi sekli bu da.

aynı sorun bizde de var.
balkan savaşı sırasında midilliden izmire kaçıp gelmiş büyükler.
elimizdeki belgelerle midilliye gittik.
aradık taradık yerlerimizi bile bulduk. (dedemin dedesinin un değirmeni varmış. köyde yıkıntısı duruyordu 90 sene sonra)
ama sadece bulduk. o kadar.

son durum olarak sorup sorusturdum.aile büyüklerinde tapularin devletin elinde oldugu ve kasalarinda sakli oldugunu bildirmis , kasa nunarasini vermis.yani tapulardan devletinde haberi var . ortada yugoslavyanin tüm göcmenlerin hakkının türkiyeye ödedigi dedikosu dolasiyor ki dogruysa türkiyedeki mahkemelerin ilgilenmesi gerektigini düsünüyorum. tüm aileye dagitilacak para yüklü miktarda oldugu icin devlet ödemiyormus ailenin bi takıp fertleri av. insan hakları mahkemesine basvuracakmıs. tapuları tapu kadastro müdürlügüne götürüp sonucu buraya yazacagim en azından bu cercevede sorunu olanlar hak iddaa etmek isterse yön gösterici olur.

olimposta motellerin geceliği 20 lirayken (kahvaltı akşam yemeği dahil) çadırda kalmak akıllıca değil. kamp için biiiirrr ölüdenizi iki marmarisi mutlaka düşün ikisinde de kamp yerleri iyidir.

ben hala kullanıp memnun kaldığım MONODOME marka çadırı tavsiye ederim.

Bir kaç hafta önce Tekirdağ/Kumbağ'da Kamp yaptık ansızın bastırıp deli gibi yağan yağmurda çadır bana mısın arkadaşım dememiş içeriye tek bir adamla su dahi sızdırmamıştır.

eve gidince modelini tam olarak yazarım. bizimki 4 kişilikti bu arada tip olarak şu resimdekinin aynısı

shop.gugukcuk.com

(git: 25265)

ihtiyar hayvan: cebimde milyon dolar olsa gider cadirda kalirim. onun keyfi baska.

kamp yapacağınız yer sadece olimpos ve kaş civarı ise, daha doğrusu sıcak bölgeler ise 3 mevsimlik bir çadır hem işinizi görür, hem de daha faydalı olur. çadırın hava alması sizi sıcaktan ve ter kokusundan koruyacaktır.

ayrıca çadır içinde kullanacağınız mat ve tulumu alırken de dikkat etmeniz gerekiyor.

yani demek istediğim kamp yapacağınız bölgeye ve iklime göre malzeme almanız yararınıza olur.

kamp için çantada olmazsa olmazlar ise (bana göre)

sivrisinek kovucu
el feneri
isviçre çakısı
bol konserve

tavsiye edebileceğim kamp malzemeleri alabileceğiniz güzel bir site :

www.daghdash.com

1- farid farjad - sang e khaaraa şarkısı... dikkat edin ağlatır... çok pis ağlatır... bir de cihat aşkın - selanik türküsü... Massenet - Meditation from Thais -Joshua Bell ve Jan Garbarek & The Hilliard En - Parce Mihi Domine de unutmayalim...
şiirle iyi giderler...
2- murathan mungan şiirleri özellikle "alevi ve ali", bir de arkadaş zekai özger şiirleri özellikle "sevdadir"... okuyunuz, okutunuz...
3- bununla ilgili bir fikrim yok...
edit büdüt: sevgilimle konustuk da bu konuyu... biz olsak şiir dinletisine görsel materyal koymayiz dedik... kapasin gozlerini insanciklar hayallere dalsınlar... soyleyelim dedik...

aklimiza geldikce yaziyoruz :) eklemeler olabilir...

küçük çabalarla sadece enstrümantal kısmı kesmen koşuluyla
1-zülfü livaneli- mayın
2-grup yorum- bir görüş kabininde
3- cihat aşkın- Umutsuz The Desperate
şiir: hasan hüseyin korkmazgil sözlükteki şiirlerden

1) orphaned land - the calm before the flood
enstrümantal dediğinizden olması gerek bi bakın.
sonlara doğru hafif bi rüzgar, süper..

3) media player winamp'taki gibi visualization şeylerinden koyardım ben olsam. şöyle sade olanından..

Benimkiler arasından beğendiğiniz olursa kullanınız, sebildir (hepsi tescillidir, o ayrı):

www.myspace.com

tam enstrümantal değil ama my dying bride - for my fallen angel

Müzik için La Campanella diyeceğim ama o kadar az mı biliniyor bilemiyorum.
Şiirler içinse;
Murathan Mungan-Diyalektik Mutsuzluklar
Cemal Süreya-Ülke
Edip Cansever-Yerçekimli Karanfil
olmazsa olmaz.

Aşk ve sevgi temalı bir şiir dinletisi için görsel öğe bence de gereksiz, hatta yanlış. Gene de siz bilirsiniz tabi.

jane birkin'in (bkz: she left home) bunu dinlemeden secimini yapma.

bir de bonus

(bkz: oblivion) by astor piazzola. (tabi gidon kremer yorumu olsun) [bu biraz bilinir, soruya ters kacabilir]

30 günlük zamanaşımı süresinden dolayı sakata gelebilirsin gibi geldi bana. ama bu işi mahkemeye intikal ettirmeye niyetin yoksa -ki öyle görünüyor- en güzeli bi hukukçudan öte mağazanın kendisi ile iletişime geçmen. yani en güzeli ikna yeteneğini kullanman olur bence.

giymdiysen pek sorun olmuyordu.

30 günü geçmiş olması pek iyi olmamış hakkaten.. Ama bildiğim kadarıyla bu gibi markaların kendilerinin verdiği bir garanti gibi bişey oluyordu; ben Puma ayakkabı alırken 1 sene içinde herhangi bir sorun olursa fişiyle/faturasıyla beraber geri getirebileceğimi söylemişlerdi. Belki adidas'ta da böyle bişey vardır.. Yada Pumacı beni yedi :p Tabi böyle birşey varsa da fatura ibrazını isteyeceklerdir muhtemelen. Adidas'ta nasloluyo bilmiyorum ama iade ve değişim alırken fatura barkodunu okutuyor bazı mağazalar. Eğer orda da durum böyleyse işler biraz çetrefilli bi hal alabilir.. Tabi anlayış gösterirlerse bi şekilde hallolur. Şöyle bir avantajın da var tabi; ürünü sadece 1 kez giymişsin. Bu giyişinde de kola kutusuyla futbol oynamadıysan yepyeni olduğunu anlayacaklardır. Burdan yırtabilirsin..
Tabi ihtiyar hayvan'ın da dediği gibi, önce bi mağazadakilerle görüş. Bi orta yol bulmaya çalışın. Son ihtimal olarak bulunduğun yerdeki Tüketici Hakem Heyeti'ne başvurabilirsin. Adidas'ın yapmadığını onlar yapabilir.
Bol şans.. ;)

adidas'ta bana "bu fişi/faturayı saklayın, üç ay içerisinde bununla geri getirebilirsiniz" gibi bir şey söylemişlerdi de dikkat etmedim pek.. ama fiş falan yoksa pek şansın olacağını sanmıyorum..

ayağımın aynı yerini vuran bir adidasım vardı, çok severek aldığım için geri götürmeyi falan düşünmedim hiç. acılar içinde giydim. belki bir ay falan.
sağlıksız bir şey belki ama sonra alıştı ayağım. terlik kadar rahat gelmeye başladı ayakkabı, hala giyiyorum.

türkiye dolaşan parmak arası terliklerini giy yaz geldi olm

metrocity beta dan spor tarzda bi ayakkabi almistim... ayakkabiyi 2 sene sonra ici kokuyor die geri goturdum baya bi giyilmisti tabii... (fis tahmin ettigin uzere yok, ordan aldiima dair en ufak isarette yok ve o model artik uretilmiyor) bildiin iki sene(8 mevsim=24 ay=104 hafta=730 gun) sonra -oha deme ayip yakismaz sana-

magaza sorumlusu ayakkabiya bakti... tamam dedi inceleyelim... olmazsa ichini deistirriz... daha sonra telefon actilar buyrun gelin die... yeni sezondan istediginiz ayakkabiyi secin dediler... fiyat farki olmaksizin... oyle bi niyetle goturmememe ragmen, yeni bi ayakkabi sahibi olarak magazadan ciktim...
adam ya benden korktu bu deli bulasmayalim dedi ya da dehsetengiz musteri memnuniyeti politikalari vardı bilemiyorum...
yani diyecegim karsilikli olarak taraflar iyiniyeti sezerse 30 gun felan hikaye... ama eger kotu niyet varsa ertesi gunde gotursen nafile ki kurumsal olmayan kucuk esnaf alisverislerinde cok basima gelir...
ayakkabini al git derdini anlat, 30 gun 60 gun oldu die konuyu hic acma... onlar acarsa da kucuk hesaplara girmeyin de... hindistan da bu ayakkabıyı kaca yaptırdıgınızı biliyorum de..
misal benim olaydan sonra herkese tavsiye eder oldum orayi... uzun vadede onlar kazancli cikti...
tesekkurler dogan güneş, tesekkurler beta...

yarın henüz alalı 1 ay olmamış, 1 kere giyilmiş, daha önce de 1 kere değiştirilmiş ayakkabıyı götüreceğim adidas galleria'ya. faturam falan da var. pazartesi falan bana sorunuz, neler olduğunu anlatırım.

adidas'ta çalışan biri olarak şunları söyleyebilirim;
standart olarak 15 gün içinde değişim şansı veriliyor müşteriye, ama eğer ki ürünün hediye olduğunu gösteren "hediye değişim kartı" gibin bişi verildiyse, bu süre esneyebiliyor..
lakin hediye olmasından ve alınalı 2 ay geçmiş olmasından dolayı aksilik çıkarabilirler, o mağazanın anlayışına bağlı açıkçası biraz da..

ürünün bonus puan ile, taksit ile, tek geçim ile alınmış olması bir şey farkettirmiyor..
ekstreden ziyade kasa fişi istenebilir, nitekim bu tarz işlemlerde kasa fişi geçerli oluyor; ekstre sadece müşteriye bilgi verme amaçlı bir şey olduğundan adidas işlemlerinde belli bir resmiyeti yok..

şu an yapabileceğiniz en iyi şey, ürünü size hediye eden kişiden kasa fişini isteyerek ürünü aldığınız yere, derdinizi anlatmak suretiyle başvurmak..
fakat ürünü dışarda giydiysen, hiç giyilmemiş gibi görünmesini sağlamak maksadıyla güzelcene sil..
üzerinden çok fazla zaman geçtiğinden dolayı değiştirmemezlik yapabilirler..
ama gene de şans var..

Anayasa'nin ilk 4 maddesi geregi boyle seylerin gerceklesmesi mumkun degil bildigim kadariyla.

(bkz: cogulcu demokrasi)
(bkz: cogunlukcu demokrasi)

sanirim ikisi arasindaki super kalin cizgiyi farketmedik/farkedemedik hâlâ.

bunun için anayasa yeterli bi kaynaktır zaten. anayasanın ilk üç maddesi değiştirlemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez(any md 4). yani bundan doğru dediğin refarandum durumu söz konusu olamaz zira bu maddelerin içinde yönetim şeklide açık bi şekilde belirtilmiştir.. yani neticede demokrasi kendi silahıyla vurulmaz bu durumda. demokrasi zemin işidir aslen. mısır yönetimide demokratik olduğunu iddia eder fransa yönetimi de.
bugün türkiyede %50 den fazla bi topluluk şeriat gelsin diyosa (kafalar o hale gelmişse) senin anayasanda yazan bu ülke laiktir tümcesi sokağa yansımaz. o zamanda hiç bi işe yaramaz.
gerçek anlamda demokrasi hiç bi zaman kendi silahıyla vurulmaz.. türk demokrasisiyle gerçek demokrasinin farkını da takdirine bırakıyorum

şahse şeriatın olmasını istemekteyim ancak türkiye'de ve bir çok ülkede demokrasi denen ütobik ve ucu açık sistemi frenleyen bir mekanizma var.

geçenlerde tv kanalında söylendi, örneklerle açıklandı.

anayasa mahkemesi. gerçi ne denli güvenlidir bilinmez bu mekanizma ama almanya'da hitlerin geldiği dönem ve o zamanların diğer diktatörlerin gelebilmesinin en önemli nedeni anayasa mahkemelerinin (ya da benzerlerinin) olmayışı, halka sorunca 'heil hitler' kabul edildi ve öyle gitti, hatta 1960-1970 arasında türkiye'de de böyle bir mahkeme yokmuş. sonrada tüm avrupaya ve genelde dünyaya yayılmış.

yukarda dediklerim direk o tartışmadan alıntı (kanal 24 de izledim bir öğlen kuşağında ama kimdi hatırlamıyorum).

ama kısır döngü var, halkın büyük çoğunluğunun istediği bir şeye neden 5-10 üyeli brkurul engel olur bu hak ne denli doğrudur !?!!? şeriat değil komunizm veya diğerleri içinde aynı durum...

merhabalar.
Özgürlükler, örneğin anayasada yer alan temel hak ve özgürlükler konusunda tanör ve yüzbaşıoğlu hocalarımızın ortak yazmış olduğu kitapta şöyle bir kısım geçer:her hak ve özgürlüğün kendi niteliğinden doğan,norm alanını çizen nesnel ve doğal sınırları vardır.Bir hak ve özgürlüğün kullanım alanı dışına çıkan taşkınlıklar yabancı cisim durumdadırlar.Bunlar hukukun koruma alanına girmez.yani bu da demek oluyor ki bu yabancı cisim kısmına giren bir edim veya davranış yada herhangi bir taşkınlık demokrasi içerisinde(yani demokratik olarak)değerlendirilemez.

Bir de Emre Kongar hocamızın çok güzel bir tespiti vardı onu da nakletmek isterim.Demokrasinin içerisinde demokrasiyi yok etme özgürlüğü yoktur.Sanırım yeterince açıklayıcı olmuştur.

Türkiye'ye şeriatın yasal bir zeminde gelmesi mümkün değildir. Dayanağı da anayasanın değiştirelemez maddeleridir. Burada yönetim şekli olarak olarak cumhuriyet olarak açıkça belirtilmiştir, değiştirilmesi herhangi bir yasal düzenleme ile söz konusu olamaz. Türkiye'ye şeriatın gelmesinin tek yolu devrimdir. Devrimciler meclisi dağıtır, anayasayı ve tüm anayasal kurumları geçersiz kılar ve şeriat temelli yeni bir anayasa ve onun çevresine yeni bir yapılanma kurar. Ancak bunu gerçekleştirebilmek için silahlı bir güce sahip olmanız gerekir çünkü rejimi devirmek gibi bir işe kalkışırsanız karşınızda dünyanın en kuvvetli ordularından biri olan TSK'yı bulacaksınızdır. TSK'nın içersine çok ciddi sızmalar olmadan ve dış güçlerden destek almaksızın böyle bir şeyin gerçeklelme ihtimali de sıfırdır.

sourfx, sourlemonade, müze, summitz ilk akla gelenler.

ek$i atari
ek$i rss

ikinci el alim satim olayi vardi

adını bilemedim beleş bilet dağıtılan bişey vardı, ha bide başlık takip edebildiğimiz bi aparat vardı... hey gidi

"eksinvite" bilet dagitan aparat.

smkb ve s.c.r.e.e.n

Bi kuş vardı başlık ya da yazar takip etmek için adını unuttum.

pikka
(bkz: bir kisim sozlukculerin) --aah ah

hatirladigim kadarini suraya yazdim. (bkz: #11964920)

house md var mesela

cevap veriyorum: my name is earl burada konu belırtilmişi var(bkz: my name earl)
ve (bkz: two and a half men) ikiside izlenmeye değer bence

six feet under derim susarım.

cenaze evi işleten bir ailenin yaşamı. bütün aile fertleri arıza. normal insan yok dizide.tek geçerim.

24

kesinlikle

24

house md(tıp dizisi gregory house karakteri mükemmel), rome, friends, avatar:the last airbender(çizgi film deyip geçmeyin çok çok kaliteli), oz(şimdiye dek yapılmış en iyi hapishane dizisi), seinfeld(hani olur da izlememişsinizdir :), arrested developement(çok kaliteli bir komedi dizisiydi), entourage(4 elemanın hollywood maceraları ama sadece erkekseniz beğenirsiniz :), futurama(simpsonsın yapımcılarından 3000 yılında geçen bir dizi diyebilirim en çok. müthiş bir dizidir)

şimdilik bunlar geldi aklıma.

Hakkını Helal Et

dinlere alternatif bir bakış açısı için stargate sg-1, burçlara alternatif için battlestar galactica

the lost room var. uc bolumluk mini bir dizi ama biraz siksalarmis rahat bir sezon cikarmis. bolumler 1.5 saat bu arada. hikayeye gelince bir otel odasi var bu odanin cesitli objeleri ve bu objelerin ozel gucleri var. fazlasi spoiler olur. kacirma derim bu diziyi.

binbir gece var kanal d de. abaza elemanin biri kadinin birine ahlaksiz bi teklif yapiyo kadin once tereddut ediyo ama sonra pazarlikla falan isi bagliyolar. bunu da kacirma bence.

nip tuck

the 4400

- supernatural (macera, korku)
- it crowd (komedi)
- harsh realm
- house m.d
- entourage
- dexter

sürükleyicilik istiyorsanız muhteşem tıp dizisi house md ve aynı konseptin dedektif versiyonu olan monk dizisini öneririm.

weeds: gogo satan 2 cocuklu dul tas hatun ve gelisen olaylar. 3 sezon yayinlanmis durumda, torrent sitelerinde bulabilirsin.

Californication var. 12 bölümlük mini-dizi. İlk sezonu tamamlandı - ikinci sezonu da olacakmış son aldığımız duyumlara göre. Sözlük'te yazanları okursan cazip görünmeyebilir ama bana soracak olursan gayet şık bir dizi. The OC aromasını seviyorsan Gossip Girl var, tam lise muhabbeti ama müzikleri filan süper, böyle böyle izlettirdi kendisini bir şekilde - bu da ilk sezonunda. Pushing Daisies'i de coşkuyla tavsiye edebilirim, çok sevimli ve eğlenceli bir dizi. Ve son olarak iki İngiliz dizisi söyleyip çekiliyorum: The IT Crowd'u kesin izlemelisin derim, gülmekten yanaklarımı ağrıtan nadir dizilerden. Deneysel takılmak istersen ve bilhassa İngiliz espri anlayışına aşinaysan Black Books son derece iç karartıcı ama bir o kadar da esaslı bir komedi bana göre. Bu kadar.

carnivale kesinlikle.

six feet under var sürükleyici. dexter var ailemizin seri katili :) prison break ve lost var (bunlar sürüklemez uçurur adamı:)

buna rağmen bulamıyorum

eğer şarkının adını illa öğrenmeliyim diyorsanız turkcell nebuçalan'a başvurun derim

Atatürk'ün solunda İsmet İnönü var.

Atatürk'ün solunda birisi var mı?

bahsedilen kisi ismet inonu degil.

sağındaki ismet inönü de karşısındaki bi rus olmalı, açın yolları tümden geliyorum...

arkadaki tayyip sanki..

www.pamukkaleturizm.com.tr

denizlideki çınar şubesinde orjinali vardır bu resmin. Resimdeki sakallı kişinin ismi SAdık Bababalım sanırım o zamanki denizli milletvekili.

atatürk'ün sağında [resmin ortasında) görülen kişi izmir valisi kazım dirik...
urun.gittigidiyor.com

ben bu adamı bi kral die hatırlıyorum hatta 1 penny üzerindeki vii.Edward'a da benziyor ama fena atıyor olabilirim. ama kral olmalı.. kral değilse de öyle olmalı çok kral tip var amcada

sanmiyorum.
formata uydugun surece bir sorun olmaz.

okur olmanın ne formatı var ki?

çaylaklıkta yazılanları kastediyor sanırım.

nesil olarak farkından baska da bi farkı yok.

diger hesabini kullanmazsin, 1ay sonra silinir. olur biter.
ha istersen kullanirsin o ayri, ama iki hesap birden takildigin anla$ilirsa (ki zor degil) ikisini birden kaybedebilirsin. budur.

yeni konu açmadan buradan sorayım. şimdi ben bu nickle 21 çaylak entry'si girdim ve hala bekliyorum. millet yazar olmaya başladı fakat ben hala beklemedeyim, bu bir işaret mi?

bir de şimdi yeni üyelik açıp bu nicki bir daha hiç açmamak üzere log out yapsam, iki aynı hesap var sayılır mı? çünkü yeni açacağım hesap için de aynı ad soyad kullanıcam, haliyle hemen farkedilir

peki bir çok kişinin çaylaklık dönemi geçti, benim bu kadar beklemem normal midir?

moderasyon hem caylaklar ile hem de rutin moderasyon i$leri ile ugra$tigi icin normal tabi beklemen. bu konuda pek $ikayet etmemen gerekir aslinda. 6. nesil arkada$lar aylarca bile beklemi$ti.
sabir sabir.

aslında haklısınız tabiki :) sabretmek en iyisi.

şimdi iletişimden mail attım, cevap verirlerse çok sevineceğim. 2004ten beri takip ettiğim sitede hep bir şekilde nick değiştirdim. gidip de şimdi sofistike maymun ile yazar olursam hakaten maymun olmuş olurum.

moderatörler çaylak entrylerini kontrol ederken hesabın yaşına göre öncelik veriyorlar sanırım. bugün yazarlığı onaylanmışlara göz attım, hemen hemen hepsi yedinci nesildi, bir kaç tane sekizinci nesil gördüm, dokuzuncu nesil hiç göremedim. yeni hesap açanlar uzun bir süre bekleyecek gibi görünüyor.

şu an yazar olan bir çok dokuzuncu nesil var fakat

ben kayıtlı okur hesabımı kullanmıyordum hiç, silinmiş giriş yapılmadığından. yeni hesap açtım ve 10 entry girdim. başka bir arkadaşım önceden var olan yedinci nesil hesabıyla girdi ve 10. entry'yi girdikten yarım saat sonra onaylandı yazarlığı. ben ondan 3 saat önce 10 entry'yi tamamlamış olmama rağmen bekliyorum.

kullanıcının ne kadar süredir okur olduğuna da bakıyorlar bence ki bence doğru bir yöntem. 2 senedir bekleyenle bugün duyup gelenleri ayırıyorlar.

@galadnikov, assert h
o zmn ben bu nickteki çaylak entrylerini silip yeni hesap açarsam sorun olmaz?

fikrimce eski hesaplara daha bi sıcak yaklaşılır, zira 7. nesil çaylağa bakışla 9 nesil çaylağa bakış bir olmaz, çünki dün itibarilye herkes 5 er 10ar tene heesap aldı

www.kolayposter.com sitesinde ki fiyatlar her daim caziptir

artık poster baskı fiyatları çok indi. kullanılan kağıdın ve baskının kalitesine göre değişiyor ama ortalama 20-30 YTL civarında. istanbul'da netcopy ve unocopy'nin fiyatları gayet makul diye biliyorum.

www.internic.net
ya da godaddy.com'da reseller kismina goz at.

tuzlu bir i$ yalniz bu.

sözlükte yoktanadam var bi şekilde ona uılaşırsan, işin kesin çözüme ulaşır.
alan adını bizzat kendi satıyo, pazarlıkta yapar heralde :)